29 Kasım 2013 Cuma

Zaferler senin ruhunda var!

Çok da yazmak istenilen zamanlardan geçmiyoruz galiba.Değişik şeylerin boy gösterdiği Galatasaraylar var sahada,parkede.Galatasaray adının olduğu br yerde,Türk olmayan takımları yenmek manifestosunun direkt hedefinde,Türk olmayan takımların arenasında bu şekilde performans sergilemesi sanırım en üzücü nokta.

Avrupa'ya katılmış durumda olmamız,Kupa 1'lerde bulunmamız geçen senenin nasıl geçtiğini çok güzel seriyor gözler önüne.Değişen! ne gerçekten bilmiyorum.Aslolan Galatasaray derken tüm olumsuzlukların Galatasaray'ın başına gelmesine katlanmak zor açıkçası.

Önce çıktık Santiago Bernabeu'ya,futbol değil Galatasaray ruhunun verdiği umutla.İnanın olabilecek bir karşılaşmaydı ama olmadı.İlk yarı idare etsek de ikinci yarı adeta silindik,her kim olursa olsun 10 kişi olan bir takıma karşı.

Her türlü son maça kalacağı için savaşalım o da yeter,sonuç olmasa da ışık olsun.Böyle demiştim maç öncesinde kendi kendime.Gerçek şu ki,evet son maça kaldı ama ışık çok da görünmedi.Umutsuzluk var mı?Elbette yok.Biz Galatasaray'ız.Tükenmez umudum... 

Bir sonraki akşam durağımız Barış ve Dostluk Spor Salonu'ydu.Son 2 yılın şampiyonu karşısında sürpriz peşindeyiz.Takım ve taraftar çok iyi biliyordu zor olduğunu ama içinden herkes bizim zoru sevdiğimizi düşündükçe inanıyordu.Farklı kaybettik,olabilir bunu kabullenemesek de.Önemli olan aylardır beklediğim reaksiyonun bir türlü gelememesiydi benim için.Bonsu'nun kavga etmesi tasvip etmesem de reaksiyon verdirebilir diye düşünüyorum bundan sonraki dönemde.Umuyorum...

Juve maçında Galatasaray ruhuyla mücadele edileceğinden,toparlanmış bir basket takımının tekrar eski günlere döneceğinden şüphem yok.PEŞİNDEYİZ!

23 Kasım 2013 Cumartesi

Selçuk&Burak

Yazımın başlığı ilginç gelebilir belki.Bugünkü isteyen oyunları elbette bir adım öne çıkarmıştı onları ama ben daha çok kardeşlikleriyle başlamak istiyorum.Burak Yılmaz şöyle anlatıyor bir keresinde;



Genç milli takımdaydık. Selçuk kaptanımızdı. Kamptayız, aynı odada kalıyoruz, 16 yaşındayız. Ama herkes kendi kulübünde A takımda oynuyor, iki kişi hariç: Ben ve Selçuk. O, takımın kaptanı, en iyi oyuncusu. Ben de ilk 11’deyim, takımın forvetiyim. Milli takımda ilk 11’de olmama rağmen, Antalyaspor’un genç takımındayım, A takıma henüz çıkamamışım. Selçuk da Çanakkale’de genç takımda. Ben de kendimi teselli ediyordum: “Takımdaki herkes A takımda; ama baksana, Selçuk bile daha A takıma çıkamamış, sen boşver, rahat ol, daha zamanın var demek ki.” O da kendisini öyle avutuyormuş, “bak, Burak da oynamıyor” diye. 

Neyse, kamp bitti, dağıldık. O hafta da Türkiye Kupası maçları var. Evdeyim, hiç unutmam, kanalları gezerken TRT 3’e geldim: Çanakkale Dardanelspor – Manisaspor. [Oturduğu yerden doğrularak] Bir baktım, 10 numara giymiş birisi, [eliyle ensesini işaret ederek] saçlar uzun, korner kullanıyor. Selçuk! Anneme dedim ki, “anne! Bu, Selçuk değil mi?” Annem de, “evet, oğlum. Selçuk” dedi. Çok değişik bir duygu. Arıyorum Selçuk’u, açmıyor. Arıyorum, açmıyor. Arıyorum, açmıyor... En son gece o bana döndü. “Oğlum” dedim, “sen oynadın mı?” O da, “ya kara, ne yapayım, zorla oynattılar” dedi. [Kahkahalar…] O da üzülüyor, ben oynamıyorum diye. Benim üzülmemi istemediği için bana söylememiş. Sonra oynamaya başladı, üç hafta sonra da ben ilk maçıma çıktım.

...


Selçuk saygı duyulmayacak bir insan ya da hayranlık hissedilmeyecek bir oyuncu değil. Ona sorsanız o da benim için aynı şeyleri söyler muhtemelen. Böyle bir arkadaşlığı, kardeşliği yakalamak kolay değil. Biz o yüzden kendimizi çok şanslı görüyoruz.


Burak varsa Selçuk da olmalı.Çünkü Selçuk varsa Burak hep var.Bugün ikisi de vardı,gerçek anlamda varlardı açıkçası.

Neyse maça geçmek lazım.Kadroyu gördüğümde biraz irkildim doğrusu.Eray-Eboue,Gökhan,Chedjou,Dany-Aydın,Melo,Selçuk,Riera-Burak,Umut.Meğer böyle de değilmiş Galatasaray.Dany ilk defa sağ bek,açıkta Eboue,sol bekte Riera ve önünde Aydın.Haydaaaa,gerçekten de hayda.Yıllanmış şarap Drogba yeterince önemli bu maçta yedek,10 milyonluk ''Wonderkid'' Bruma 18'de yok,Hakan kulübede.Yaa Hakan kim soruları geliyor muhtemelen.Hakan en azından savunabilen bir bek ve en azından yerli;yani +1 kontenjan demek şu ortamda.(Nitekim yediğimiz gol Riera arkasına kaçırılan adamdan.:( )

Maçı da Nevizade'de izliyorum,Sanat'ta.Oturduğumuz yer geçen seneyi anımsatıyor bana.Arkadaşımla konuşuyoruz evet,tahmin ettiğim gibi tam da.Geçen sene şampiyonluğu aldığımız SİVAS maçını izlediğimiz mekanın aynı yerindeyiz.Hafızalar anında yoklanıyor ve çalım sonrası kafayla topu düzeltip doksana gönderen Selçuk geliyor akıllara.Ve elbette taparcasına kendinden geçen o mekan.İnşallah diyoruz ümitle,Selçuk diyoruz,''Paşa'' diyoruz.Geçen seneki 4 golün ikisi Selçuk ikisi Burak.Kankaların dönüşüne niyetliyoruz,acaba diyoruz.

İlginç bir maç başlangıcı mabedimizde.Sivas çılgınca pas yapıyor,sağdan sola,soldan sağa.Zorluyorlar ciddi manada.Ortadan denedikleri bir pozisyonda Selçuk kapıyor topu,tutmuyor ayağında.Anında oyunu gören Melo'ya.Orta kalabalık,dribbling yok,pozisyon Meloluk değil,ince pas gerek.Brezilyalı uyanıyor anında boşa çıkan Selçuk'a,doğru ayağa bırakıyor.Açıyı yakaladığı anda 30-40 metreden araya bırakıyor Selçuk.Kral'ı 100'e koşturuyor bu pas.Burak sağa doğru sürüp temizce bırakıyor sol tarafa.Burak 100 diyor nihayet,asisti Selçuk.Selçuk paslı Burak golü daha hoş olur sanki.

Arena'daki o ilginç maçlardan biri olur mu düşüncesiyle herkesin yüzünde korkulu bir ifade.Dakika 20 ve Dany kırmızı.Umut sağa yaslanıyor hafif,Eboue boşalan sağ beke.Açıkta iyi başlayan Eboue beke demek daha doğru.Sol bek! Riera arkasına kaçırılan bir adan,stoperlerden kurtulmuş penaltı civarındaki bir ''tek'' forvet ve berabere.Daha da ötü düşünceler merhaba diyor yüz ifadelerine.Fark 9 hafta girişi Fenerle.Direkten dönen iki top sonrası içeriye göndermek istiyor Chedjou rastgele.El sonrası penaltı.İlk gol Burak'tan ve topun başında Selçuk.Gönderiyor o da beklediğimiz gibi filelere.Gelen kırmızı kartlarla rahatlıyoruz ve alıyoruz rölanti tempoda 2-1.



Koşmayan Burak devrede Sivaslılardan fazla koşup golünü de yazmış.Bunun yanında bilinçli bir şekilde kartlı rakibini faule zorlayıp attırıp rahatlatmış takımını.Oynamayan Selçuk asistini yapmış,golünü atmış ve koşuda devrede bir maç sonu ikinci sırada.Bunun yanında da istatistik kağıdında sadece isabetli pas olarak gözüken arkadaşını oynatan ''Maestro''pasları.(Galatasaray kariyerinde penaltı kaçırmamış bir Selçuk var bariz bir şekilde düzgün ayaklı.Tüm kariyerinde de kaçırdığını düşünmüyorum emin olmamakla beraber.)

Maç öncesi beklediğimiz gibi oluyor,tam olarak.İNADINA SELÇUK,İNADINA BURAK!

22 Kasım 2013 Cuma

Teker Teker!


Böyle başladı Abdi İpekçi'de bir maç daha.



Az önce bitti Montepaschi Siena maçımız.Açıkçası beklediğim gibi geçti mücadele.Beklediğim elbette 50li sayılarda kalınması değil,çekişmeli geçmesiydi.YenilmezArmada büyük kadro sıkıntısından geçtiği bu süreçte bir Euroleague maçını daha kazanmayı bildi.Skor 54-52.Hep 52 yiyelim derim,isterim fakat bir daha 54'te kalmayalım inşallah.

Hairston ilk defa takımımızın formasını giydi.Banvit maçında bekliyordum ama koç yeterli görmemiş demek ki.Banvit maçı gibi rezil bir maçtan sonra alınan galbiyet(bu şekilde de olsa)memnun etti beni doğrusu.Sinan geldiğinden beri ilk defa(yanlış hatırlamıyor,yorumlamıyorsam)verimli bir maç çıkardı.Bonsu da geldiğinden beri olduğu gibi etkiliydi.

Zorluklarla geçen şu periyotta gelen bu galibiyet Top 16'ya kesin olarak olmasa da taşıdı bizi diyebiliriz.Takımın Top 16 dönemine kadar düzeleceğini uman bir olarak kazaya kurban gitmememiz ekstra bir sevinç getirmiş olsa gerek.Ve bu arada da Almanya'dan gelen Zielona Gora galibiyeti umudumu artırdı ikincilik adına.

TEBRİKLER YENİLMEZ ARMADA!

17 Kasım 2013 Pazar

İnadına Peşindeyiz!

Evet aynen böyle,inadına.

6-1'i yaşasak,Kadıköy'den boynu bükük ayrılsak,Kopenhag'da,Malaga'da Galatasaray olamasak da inadına,daha güçlü peşindeyiz.

Her mağlubiyetin peşinden nasıl yükseliyorsa ''Başarılar gelir geçer,Asaletin bize yeter...'' biz de ardından öyle geliyoruz,ne bıkarak ne usanarak.
Bizler şimdi taşıyanlarız bu bayrağı.Nasıl devraldıysak bir süre önce,devredeceğiz böylece gururla.Bizler tükeceğiz,sarı-kırmızı sevdalar tükenmeyecek sarı-kırmızı umutlar gibi.Tükenmez umudum varsa sarı-kırmızı formasında yükselecek her daim.Biri,vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı,öteki de,içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı demişti Ali Sami Yen umudun renklerine.Bizler umudun İNADINA PEŞİNDEYİZ.